RİFAT - RAZİYE HATAY HATIRALAR
Ana Sayfa Yönetici Giriş
Sayfa Şablonu:
1...34567...8 « Önceki Sonraki »
Toplam : 151 mesaj
Mesaj Yaz

Konu: "Sınıf tahtasından canım annemle gözgöze" / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 14/01/20 17:58
Buna benzer bir hatıramda annem ile var.
Tevfik Sırrı Gür Lisesi 1. sınftaydım.Sene 1973 olabilir.Sınıfımız yine ilk kattaydı ve pencereleri dışarı bakıyordu.Bir gğn ingilizce dersinde öğretmen sözlüye tahtaya kaldırmıştı.Hava sıcakmış demek ki pencereler açıktı.
O sırada tahtanı yanındaki pencereye baktım.Bşr de ne göreyim.Annem ve teyzem ile gözgöze geldim.O anda ki duygularımı anlatmak zor.Hayret,sevinç,mahçubiyet,korku,komiklik,hepsini birden yaşadım.
Canım annem seni çok seviyorum.
Hayatın süprizler ve maceralarla doluydu.
💓💓💓💗💗💗

Konu: Babamın verdiği güven / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 14/01/20 17:55
Ben de küçük bir anımı anlatayım.
Sene 1965.İlkokul 1. sınıftaydım.Malum okulum,Gazipaşa okulu,öğretmenim,abimi mezun edip,bizim sınıfı alan,rahmetlik Halil Dönertaş.
Sınıfımız alt kattaydı.Yine malum,o tarihlerde sayılar,harfler,evden getirdiğimiz kuru fasulye taneleri ile dizilip,öğrenilmeye çalışılırdı.
Yine böyle bir etkinlik ve faaliyetimizi sınıfın dışında koridorda,yerde yapıyorduk.(Niye yerde yapıyorduk,bunu şimdi hiç anlamıyorum.)
Bulunduğumuz yer okulun yan giriş kapısına yakındı.Ben şekiller,harfler ile uğraşırken,birden kapıya baktım.
Öğretmenim ve babam resmi PTT dağıtıcı kıyafetiyle bana bakıyorlardı.
O an çok mutlu olmuştum.Kendime bir güven gelmişti.
Yanlarına gidip konuştuğumu hatırlamıyorum.Ama şimdi olsa koşup,canım babam diye sarılmayı ve seni özlüyorum demeyi çok isterdim.
Bu arada öğretmenimden de bahsetmek istiyorum.Onu da yarı baba gibi seviyordum.Bir yerlere gelip,bir meslek sahibi olup,kendi ayaklarım üzerinde duruyorsam,ailemin eğitimi,öğretmenimin ilköğretimimi çok güzel başarmış olmalarındandır.
Hiç mütevazilik gösteremeyeceğim,Allah milyonlar kere onlardan razı olsun.
Öncelikle verdiği terbiye ve eğitim için,anneme babama,sonra öğretmenimi rahmet ve minnetle anıyorum.
Nurlar içinde yatsınlar.
Rabbim mekanlarını cennet eylesin.
🤲🏻🤲🏻🤲🏻🤲🏻🤲🏻🤲🏻

Konu: Mehmet Ali Hatay / İsim:  14/01/20 12:03
Yıl 1959 veya 1960 olmalıydı ilk okula gidiyordum. Yazları okul kapandıktan sonra babam beni bir meslek edineyim diye bir terzinin yanına çırak verdi. Babamın amacı elbette para falan değil maksat benim boş kalmamamdı. 8-9 yaşındaki çocuk için elbette zordu. Ama ben büyük bir heyecanla Terziye gittim ilk günler iyiydi. Hatta şimdi ismini unuttu, terzi ustam terzi yüksüğü kullanabileceğim ve iğne ile dikiş yapayım diye yüzük parmağımı büküp iple bağladı bu şekilde 1 hafta dolaştım. Yüzümü yıkarken bile parmağım böyle büküktü.
3-4 hafta böyle gezdim sonunda parmak alıştı artık Dikiş dikerken veya genellikle ilik evi açıyordum.
Neyse ufak tefek o işleme devam ettim. 2 tatil devam ettim terzi Ustam bana haftalık olarak da bilmem birkaç kuruş veriyordu. Ama daha sonra öğrendim ki rahmetli babam terziye benim için para verirmiş terzide bana sanki kendi veriyormuş gibi bana verirdi. Ben de para kazanıyorum diye sevinirdim. Allah rahmet eylesin babama, böyle adetleri vardı. Gerçi terzi olmadım ama Terzilik hakkında biraz bilgim oldu. Kendi yırtığımı diker hale geldim.

Konu: Babamla ilgi hatıram / İsim:  Emine Hatay 14/01/20 11:51
Rahmetli Rifat babam la hatıralarım çok lakin beni en çok güldüren aynı zaman üzen bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum😔😔
Ölmeden iki ay önce babam hasta diye Konya dan Mersin'e gitmiştim yatıyordu beni görünce çok sevinmiş mutlu olmuştu iyileşti ayaklandı.. Bu ara maaşını alma zamanı geldi kızım beraber çarşıya gidelim hem maaşımı çekelim hem alış veriş yapalım'mı dedi olur dedim Rahmetli annem olmaz sen hastasın Emine ye kartı ver beraber gideriz dediyse'de babam asla vaz geçme di, hazırlandık öğleden sonra çarşıya gittik maaşını çektık alış veriş yapacağız kızım beni tuvalete götürür dedi tamam dedim gittik erkekler tuvaletine girdi bende kapısında beklemeye başladım 10dk 20dk 30dk gelmez maaş cebinde korkuyorum ne oldu diye ne olursa olsun gidip bakacağım dedim tuvalete girdim bekçiye sordum babam girmişti gördünüz mü adam babamı tanıyor Rifat amcamı evet dedim ooo arka kapıdan çıkalı çok oldu deyince şok oldum hemen bende o kapıdan çıktım onu aramaya başladım esnaf arkadaşlarına sordum bir büfe tarıf ettiler oradadır dediler gittim birde ne göreyim büfenin sahibi bayanla şen kahkaha eşliğinde içkilerini içiyorlar beni görünce biraz mahcup gülerek ee kızım sana desem müsaade etmezdin dedi azcık içtim dedi beni de güldürdü tabii ben onu sağlıklı mutlu buldum ona sevindim alış veriş yaptık eve dönerken Razıye'ye deme diyede tembihledi söylemedim ben ama iki gün sonra annemle çarşıya gidince tanıdık esnaflar anlattı tabii annem eve gelince kızdı ama çok ta gülmüştük... Allah gani gani rahmet eylesin nur içinde yatsınlar inşallah

Konu: Sabri Dede ile bir anı / İsim:  M.Feridun İpekçi 06/10/19 13:43
Sabri Dede arada bir Sıdıka teyzemlere gelirdi. (Ben teyzeme anne derdim)
Teyzem , Sabri dedenin önünde bildiği sure ve duaları okur, yanlışlıklarını duzelttirirdi.
Çok iyi Kur'an-ı bilen Sabri Dede malesef (galiba) alkolikti.
Çünkü kapıdan çıkarken paltosunun iç cebinden bir ispirto şişesi çıkarıp içmişti.
Tuhafıma giden bu durumu teyzeme sorduğumda, "dayım öyle biri" dedi. Lakabı da; Sarhoş Sabri demişti.
Böyle bir anım var, hiç unutamıyorum.
Bir de rahmetli teyzemin işine gelmeyen bir durumda sorduğu sorular vardı; "Şabo'yu bilirmin? Bilirim diye cevap verirsem, "G.tünü yirmin? " derdi. Allah rahmet eylesin cümlesine.
Ben Şabo olarak Sabri Dede'yi bilirdim.

Konu: Anemin kulağı delinmiş / İsim:  Fatma Nilgün Hatay Tosun 06/10/19 13:42
1965_70 yıllarıydı.
Canım annemin kulağı ağrıyordu.Kendi deyimiyle, kafasının içinde gaz ocağı yanar gibi devamlı bir kazan kaynıyordu.Evdeki uygulamalar çare olmayınca, canım babam,onu doktora
götürmüştü.
Fakat sonuç annemi mahvetmişti.Biz 3 kardeşi ve babamı çok üzmüştü.
Çünkü doktor ona "senin kulağının zarı delinmiş,çaresi de yok, ilerde sağır olabilirsin" demiş.
Canım annem günlerce ağladı.Verilen ilaçlar da işe yaramamıştı.Her geçen gün tamamen duyamama korkusu devam ediyordu.Bu işin böyle olmayacağı anlaşılınca ,
yine canım babam
bu sefer başka doktora götürdü.
Bu doktorun sonucu dünyalar kadar sevindiriciydi.
Çünkü bu doktor, gülmüş ve ilk doktor için "yahu bu doktor deli mi?
Kulak zarı senede bir, biraz delinir ve içindeki pislikleri atar ve sonra geri kapanır "demiş.
Annemi rahatlatmış.Eve herhalde, deyim yerindeyse, uçarak gelmiştir.
O moralle bir müddet sonra eski sağlığına dönmüştü.
Ama bu olayı senelerce, nasıl heyecan, üzüntü, kızgınlıkla anlatırdı.
O mimikleri "hıhh , o doktor deli mi yahu deyişi "
Baş parmak ile ,işaret parmağını birleştirip küçücük işareti yaparak, "kulak zarı her sene bu kadar delinirmiş" deyişi hiç gözümün önünden gitmiyor.
Canım annem, o üzüntüyü ve sevinci hep bir arada yaşamıştık.
Allah seni hiç üzmesin.
Mekanını cennet eylesin.
Seni seviyoruzzzz.
🙏🏻🙏🏻😟😟🙏🏻🙏🏻

Konu: Azime Teyze / İsim:  Mehmet Ali Hatay 06/10/19 13:41
Azime teyze
Bizim bir Azime teyzemiz vardı. Daha doğrusu Rahmetli annemin öz teyzesi yani Saadet ablanın (Bülent, Levent, Berrinin annesi) annesi. Bizde teyze derdik.
Çok iyi bir kadındı. Kendisini çok severdik. Annemde severdi.
Bir ramazan günü biz Mersin’deyken Azime teyze, oğlu Mehmet Abi, Hanımı kendi özel arabaları ile geldiler. Adana’ya gidiyorlarmış. Nerden geldiklerini bilmiyorum. Belki Antalya Isparta.
İftara zannediyorum 1 saat gibi vardı.
Annem içli köfte (oruk) yapmıştı fırına vermişti. Fırıncıya da tembihlemiştik iftarda alacağız diye. Şimdi misafir gelince ve elbette yemekte içli köfte olunca misafire ikram etmemek olmazdı. Babam bu hususta çok hassastı misafire mutlaka ikram edilmeliydi. Ama ne var ki oruk fırından gelmedi. Bir iki defa fırına gidildi bakıldı ama maalesef henüz pişmemişti.
Biz Mehmet Abiyi, Azime teyzeyi oyalıyoruz ama mümkün değil.
Mehmet abi tutturdu biz gideceğiz diye. Adana da özel işi varmış falan filan. Ama Azime teyze rahmetli içli köfteyi duydu ya. Gitmek istemiyor ve orucu içli köfte ile açmak istiyordu. Mehmet abinin de inadı inat. Gideceğiz de gideceğiz. Baktık gitmeye çalışıyorlar. Babam arabanın kaputuna oturdu arabanın gitmesini engelliyor.
Ama Mehmet abi Nuh diyor peygamber demiyor.
Hele Azime teyze oruğu duydu ya “İftarı burada edek bre “İftarı burada edek bre” diye Antakya şivesi ile devamlı söylüyor. Ama ne fayda Mehmet Abi nasıl olduda arabayı babamın elinden kurtardı ve gittiler. Annem “Bre bu Mehmet’in inadı da ne inatmış” dedi
Zavallı Azime teyzenin sözleri hala kulağımızda
“İftarı burada edek bre “İftarı burada edek bre”




Konu: Ankebut / İsim:  Ali Hatay 06/10/19 13:41
Yıl 1964-65 ablam ben ve Nilgün annem babam çok mutlu bir şekilde küçük evimizde yaşıyoruz o zaman ablam her şeye çok güzel isimler bulur ve öyle konuşurduk.
Onun bir gün Ankebut diye bir sözünü duyduk.

Bir gün affedersiniz burun kakasına Ankebut dedi. Ankebutunu çıkardı, Ankebutu ile oyuyor, Ankebutunu fırlattı, Ankebutunu yapıştırdı. derken burun kakasının adı Ankebut olmuştu ablam bunu uydurdu mu yoksa başka bir yerden mi duymuştu bilmiyorum. Seneler sonra Kur'an okumayı öğrendim ve Ankebut un Kuran'da geçen bir sure olduğunu gördüm. Ankebut aynı zamanda Arapça da örümcek demekmiş ilahi abla nereden uyduruyorsun böyle şeyleri.

Konu: Annem Haliç Körfezine düşüyordu / İsim:  Mehmet Ali Hatay 06/10/19 13:40
Sene 1984-85. Abdullah 5-6 yaşında Zeyneb 2-3 yaşında, Tahacığımız henüz yok. Annesini karnında. İstanbul Kasımpaşa da oturuyoruz. Haliç’te Kasımpaşa ile Eminönü arasında motorlar çalışır ve ulaşım bu şekilde sağlanırdı. Otobüs minibüs bekleme derdi olmayan bu motorları bizim gibi herkes tercih ederdi. Dolunca hemen kalkardı ve hiç beklemezdi. Zannedersem patpat da denen bu motoru Kasımpaşa’ya gitmek için her zaman kullanırdık.

O sıralar rahmetli annem de Mersin’den bize gelmişti. Özgür, Eylem ve Ablam bizdeydi.
Gene Eminönü, Mısır Çarşısı rutin bir gezimizden sonra akşamüzeri Kasımpaşa’ya dönmek için motorların kalktığı iskeleye geldik. Çocukların elinden tutup binmeye başladık, Ablam Abdullahın elinden tutu ve motora yerleştiler.

En son annem kalmıştı. Motorda dolmuştu. Hepimiz ona bakıyorduk, ayağını tekneye atmak üzere havaya kaldırdı ki motor vın diye hareket etti. Annemin bir ayağı karada bir ayağı havada kalakaldı. Allah’tan annem fark edip ayağını boşa atmamış çekmişti. Bizim hepimiz hareket eden motorda anneme ancak el sallayabildik. Annem tek başına kalmıştı.

Üzerimizdeki ilk şoku attıktan sonra “Büyük ihtimalle annemiz 2 ci motorla gelir” dedik.
Ama bu sırada Abdullah “Babaannem orada kaldı, babaannem orada kaldı” diye kuş gibi çırpınıyordu. Ne kadar gelecek dediysek te bir türlü ikna edemedik. Halası Abdullah’ı bir türlü ikna edemiyordu. Abdullah'ım kaygısı babaannesi kaybetme korkusu bir türlü saatlerce geçmedi. Abdullah'ın babaannesini ne kadar çok sevdiğine şahit olmuştuk. Neyse biz Kasımpaşa iskelesine indik biraz bekledik ve 2 ci motorla annemin geldiğini sevinçle

Konu: Annemin sandalyeden düşüşü / İsim:  Nilgün Hatay Tosun 06/10/19 13:39
Canım annem, bizler okumaya başlayınca ve evlenince Seyyah Çelebi olmuştu. Ömrü yollarda geçti. Ki taaaa bu 27 Aralık 2013 tarihine gelinceye kadar.

Yine bir Bursa ziyaretinden sonra Biga ya abimlerin yanına yolcu ediyorduk. Eski otogarımızda, otobüs saatini beklerken bir şeyler yiyip içecektik. Tabi annem de sigarasını içecekti. Serdar, Elif ve ben dördümüz bir masada oturuyorduk.
Aniden bir çıtırtı sesleri geldi. Bir baktık, annem yavaş, yavaş aşağıya doğru gidiyordu. Oturduğu plastik koltuğun bir ayağı kırılmıştı.
Diğer 3 ayak ise her biri bir yana açılmıştı. Annem bir yandan debeleniyor, bir yandan da "Hayvan oğlu hayvanlar, eşşek gibi sandalye yapıyorlar." diyerek kalkmaya çalışıyordu. Ama başaramıyordu. Çünkü araya sıkılmıştı. Biz neye uğradığımızı şaşırmıştık. Kurtarma operasyonuna başladık. Neyse ki, annem de hiçbir zarar yoktu.

Tabi ki, bu olaya günlerce güldük, annemin “Hayvan oğlu hayvanlar” kızma sözleri, kulaklarımızda çınladı.
Böylelikle annemle yine maceralı bir hatırayı paylaşmıştık.

Konu: Annemin yanına Zeballah oturdu / İsim:  Nilgün Hatay Tosun 06/10/19 13:39
Sene 1989-87. Ankara da oturduğumuz zamanlar Annem bize bir ziyaretinden sonra Biga da Abimlere gidecekti. Cevdet otobüs biletini almıştı.. Otogara yolcu etmeye gittiğimiz de acı gerçek ile karşılaştık.

Annem koltukta cam kenarına oturdu, biraz sonra da yanına zebellah gibi bir adam geldi ve oturdu. Kaynar sular tepemizden aşağıya döküldü. Cevdet müdahaleye koştu. Ama adamın bileti doğruydu. Yanlış olan bizim biletti. Çünkü Cevdet, bileti asteğmenine aldırmış, "Bayan bileti " demeyi unutmuştu. Bütün çabalarımıza rağmen, yeri değiştiremedik. Çaresiz kaldık. Ve annemi, o adamla, aşağıdan el sallayarak uğurladık.

Annemin yüz ifadesini hiçbir zaman unutmadım, Gülsün mü, ağlasın mı, kızsın mı bilemiyordu. Tabi ben ve Cevdet de mahvolmuştuk.
Ama neyse ki, Eskişehir den sonra, yer değişikliği yapmışlar ve annem Biga’ya kadar rahat gitmişti.
Cevdet bu hatırayı hem gülerek hem de mahcubiyetle anlatır.

Konu: Anneler günü hediyesi bir dondurma / İsim:  Ali Hatay 10/05/15 13:35
Sene 1964-65 yılları. O yıllar ortaokula gidiyorum. Gene bugünkü gibi bir anneler günü. Anneme bir hediye almak istedim. Ama elbette pahalı bir şey alamazdım. Sağ olsun babam bizi harçlıksız bırakmazdı ama cepte para olmayınca olmuyor.

Ne alayım ne alayım derken en iyisi dedim anneme bir dondurma alayım. Hem de annem dondurmayı da sever diye düşündüm.
Dondurmacı Halil’den birsini ben yolda yerim diye iki tane dondurma aldım. Ben dondurmayı yalaya, yalaya eve doğru gidiyorum. Annem için aldığım dondurmayı da eriyip elime bulaşmasın diye baş aşağı tutuyorum. Yarı yola geldim ki annemin dondurması pat diye düştü. Ne yapacağımı şaşırdı. 2 ci bir dondurma almaya param yoktu. Kendi dondurmamı anneme versem olmaz, çünkü ondan yemişim.

Eve mahcup, mahcup geldim. Anneme olayı aynen anlattım.
Annem her zamanki hoş görü ile “Üzülme oğlum canın sağ olsun, düşünmen bile yeterli” diye gönlümü aldı.

Konu: Amneme kitap okuyoruz / İsim:  Nuran Hatay Duru 08/05/15 15:33

Annem, bizi tehlikelerden korumak için uğraşır dururdu. Bu tehlikelerden birisi de ders kitabının haricinde kitaplar okumamızdı. Elimize bir roman aldığımızda annem başlardı. Vır vır da vır vır vır vır da vır vır. Canımıza bağrımıza tak etti.
Mersin'de küçük evimizde, bir yaz günü, canım kardeşim Ali ve ben kafa kafaya verdik. Ne yapmalı da annemi bu ön yargıdan, kitapların zararlı olmadığı fikrinden vazgeçirmeliydik. Düşünen kafalar bulur. Rahmetli dedem, Yemende askerlik süresince çok uzun kalmıştı ve hoş sohbet bir kişiliğe sahipmiş . Başından geçen olayları, savaş hikayelerini anlatırmış uzun kış gecelerinde, annemin köyü Barbarın’da. Buradan bir ip ucu yakaladık Ali'ye. Anneme heyecanlı ve maceraperest bir kitap okumalıydık. Canım anam okumayı pek sevmezdi ama dinlemeyi çok severdi. Radyodaki ajansı ve radyo piyeslerini kaçırmazdı.
En sonunda heyecanlı olacağına inandığımız, (Vatan Borcu / Oğuz Özdeş) kitabına okumaya karar verdik. Anne gel otur sana bir kitap okuyacağız dedik. Sağ olsun bizi de pek kıramaz, elinde yün örgüsü şıkır şıkır hem örüyor, hem de bizi dinliyor. Derken kendini bir kaptırdı, can kulağı ile dinliyor.
Kitap çok heyecanlı, Türk Casusu Ümit maceradan maceraya koşuyordu. Annem ne olur devamını okuyun diye yalvarıyordu. 350 sayfalık kitabı kaç günde bitirdik hatırlamıyorum. Sonradan bulup okuyacaklar için sonunu anlatmayayım ama çok macera acıklı bitti. Annem dahil hepimiz hıçkıra, hıçkıra ağladık. O oldu annem bize bir daha ne okuyorsunuz diye baskı yapmadı. Bizde rahata kavuştuk. Hatta Şişko Hatice'nin evine taşındığımızda ben tüm gün yatar, bir elimde kitap, bir elimde elma doyasıya okurdum.


Konu: Evin bahçesinde define / İsim:  Abdullah Hatay 06/05/15 07:25
Lise 1 mi tam hatırlamıyorum, Hüseyin diye bir arkadasimla define işlerine merak salmıştık, yine çanakkalede ki ilk evimizdeydik bahçeli ydi ve bahçesinde annenin güzel çiçekleri vardı, evimiz de biraz eskivariydi, arkadasimla beraber dedikki bizim evin bahçesinde kesin vardır.

Neyse kazma küreklerle bi iki yer kazdik bulamadık tabi birşey, sonra bir yeri daha kazmaya başladık. Kazdikca kiremit parçaları çıkıyordu, bizde küp parçaları Zannederek kazımızı derinlestiriyor ve git gide bahçeye yayiliyoruk, yayıldıkça da annenin canım çiçeklerini yok ediyorduk, tabi annem bunu nasıl fark ettiyse önce camdan sonra yanımıza gelerek kulaklarımizi ikizi iyice bi gevretti,
Yine annenin ev içindeki saksilariyla alakalı geldi aklıma, Annem ilgileniyorya çiçekleri ile, bende cabuk büyüsün istiyor sanardim, anneme iyilik edeyim diye, evdeki çamaşır suyu, tuz ruhu, bilumum deterjan ne varsa bir kaba karıştırıp, çiçeklerin diplerine diplerine boşaltım, çabucak buyusunlerde annemde sevinsin diye.. Nerdeee çiçekler meftah, annem benim kulaklarda.. Ah canım annem seni çok seviyoruz,

Konu: Annem ve Prostat: / İsim:  Ali Hatay 05/05/15 12:49

Anemin okuması vardı. Zor yazardı. Kitap okuduğunu görmedim. Ama çok gün görmüş biriydi. Hemen, hemen her şeyi bilir, fikri olurdu.
Televizyondan diyeceğim ama eskiden televizyonda yoktu ki?
Bir gün annem sık idrara çıkamadan şikayet ediyordu. Buna “sistit” diyemezdi “sistik” derdi. Bende bunu düzeltme ihtiyacını hissetmem öyle devam eder giderdi.

Hatta bana gelen bazı sistit olan hastalar sistik olmuş der annemi yad ederdim.
“Anne sen sakın prostat olmayasın” dedim. Malum prostat kadınlarda olmaz erkeklerde olur.

Annem sustu şöyle bir düşündü.
“Aha annemin bilmediği bir şeyi yakaladım” diye sevinirken.
“Niye prostat erkeklerde olmaz mı” deyiverdi.
Aha annem ah onu da mı biliyorsun?

Konu: Annem ve hava durumu / İsim:  Ali Hatay 05/05/15 12:49

Mersinin soğuk olduğu günlerin birinde annemi Konya’ya getirtmek için telefonda;
“Anne soğukta ne yapıyorsun? Gel bak Konya çok sıcak bahar havası var burada rahat edersin Mersin’in soğuğundan da kurtulursun” dediysemde kanmadı
“Hee sanki ben bilmiyom Konya eksi 12 derece” dedi. Apıştım kaldım.

Meğersem her gün Televizyonda Konya, Bursa, Mülheim’in hava durumunu öğrenir, sıcaklık derecesini ezberlermiş. Tabii ki nedeni bu 3 şehirde çocukları ve torunları yaşıyor olması. Anlaşılan bir nevi böylece özlem gideriyordu.
Ah annem ömrün özlemler içinde geçti.

Konu: Annem ve takvim yaprağı / İsim:  Ali Hatay 05/05/15 12:48

Mersine annemi ziyaret ettiğimiz günlerden bir gün.
Saklanmış halde bir takvim yaprağı buldum. Takvimin ne olduğunu şimdi unuttum ama her konuda bilgi veren bir iyi bir takvimdi.
Konu etin faydaları.

Anneme:
“Anne bunu neden saklıyorsun?” diye sordum. Annem;
Eylem gelince bunu okutacağım dedi.
Malum Eylem, kocası Stephan, çocukları da et yemediği gibi annesini, babasını da etkilemiş onlara da eti bir nevi yasaklamıştı.
Babası her ne kadar arada sırada kaçamak yapsa da sonuçta yemiyorlar/yiyemiyorlardı.

Annem de buna çok üzülüyordu? Takvimdeki 7-8 satırlık yazıyı gösterecek ve Eylem’ ikna edecekti.
“Anne Eylem okumuş, yazmış bir kimse üstelik bu hususta çokta bilgisi var senin göstereceğin bir takvim yaprağından tatmin olur mu? Alışkanlığından vazgeçer mi? Dediysem de ikna olmadı.

Daha sonar takvim yaprağını Eylem’e gösterdi mi bilmiyorum. Ama Eylem’in et yemem alışkanlığının devam ettiğini biliyorum.
İlahi anne.

Konu: Babam / İsim:  Abdullah Hatay 03/05/15 18:08
Yaşımın kaç olduğunu hatırlamıyorum, çanakkale de ilk evimizdeydik evimizin bir merdiven boşluğu vardı, oradan iner öyle dışarı çıkardık, ve arkadan kilitli kapısı vardı bu merdiven boşluğunun, akrüt babam kız kardeşim zeyneb ile beni o merdiven boşluğuna kilitleyip arkadanda kapıyı kilitlemişti, ve evin bütün ışıklarını kapatıp annemle kendisi başka bir odaya saklanmışlardı.

Tabi biz karanlıktan öyle bir korktukki. Kurtulma amacı ile cama sag elimin bileği ile vurmaya başladım, tabi ses seda yok.
Daha fazla güçlü reflekslerle vurmaya başlayınca olan oldu ve cam kırıldı, camın kırılmasıyla sağ elimin bileğinden damar yolundan kesilmişti, tabi babamlar camın sangirtisina hemen geldiler, bileğimi gören babam hemen beni aşağıya muayenesine indirip bileğime dikiş attı. iste boyle sevgili sülale m, canım babam seni çok seviyoruz..

Konu: Annemden hikayeler ve özdeyişler / İsim:  Ali Hatay 03/05/15 12:13
Oğlum deli malı neylesin
Oğlum akıllı malı neylesin

Zamanında Cubül Ank diye bir adam varmış. Deniz girdiği zaman deniz seviyesi dizine kadar gelirmiş.
Eğilir denizden balık tutar, uzanır güneşte pişirir yermiş.


Bir zamanlar çok dinar bir kadın varmış. Allahtan çok korkarmış.
Bir gün düğüne davet etmişler. Önce gitmem günah olur falan demişse de dayanamamış sonunda gitmiş. Tabii eğlence müzik derken kadına oynaması teklif edilmiş. Yok, falan derken sonunda dayanamamış oynamaya başlamış.
Müzik hafif ritimde çalarken;
“Allah’ım günah yazma, Allah’ım günah yazma” diye oynuyormuş.
Müzik biraz ritmini artırmış.
“Allah’ım azıcık yaz azıcık yazma” deyip oynamaya devam etmiş.
Tabii müzik durduğu gibi durmaz ritmi ve oynaklığı arttıkça artmış. Bizim kadın başlamış.
“İster yaz ister yazma, ister yaz ister yazma”
Tabii sonuç ne oldu bilmiyoruz.


Bir zamanlar sonradan zengin ve sonradan görme bir aile varmış. Hizmetçileri de kendileri gibi sonradan görme.
Bir gün bunlar birileri misafirliğe gitmiş.
Hizmetçi ortalığı süpürecek.
“Hanım, hanım süpürge nerede süpürge nerede” diye elleri belinde kafayı iki yana sallıyor ve küpelerini şıkırdatmaya başlamış.
Evin hanımı:
“Deyhacık şurada, deyhacık şurada” deyip elini ileri geri sallayıp bileziklerini gösteriyormuş.
Ötede oturan evin beyi:
“Yoktursa alayım, yoktursa alayı” deyip göbeğini sallayıp köstekli altın saatini göstermiş.

Konu: Abim Hırsız mı? / İsim:  Nilgün Hatay Tosun 02/05/15 12:11
Sene 1978 abim evlenmiş ve bende abimin Vatandaş sokaktaki evindeki kalıyorum. Tıp fakültesinin son sınıfındaydı. Zannederim mezuniyetine 2-3 ay vardı.
Sınıf arkadaşı Şerafettin akşam bizi yemeğine çağırmıştı. Evleri Aksaray semtindeydi. Akşam üzeri Emine, abim ve ben orada buluşmak üzere randevulaşmıştık. Emine ile ben apartmanın önünde buluştuk. Abimi beklemeden Şerafettin’lere çıktık. Daha sonra abim geldi.
Yemek sonrası ve oturmadan sonra eve dönüş için kalktık.
Apartman giriş katında merdiven altında 7- 8 adet kırlent paketlenmiş iple sarılmış vaziyette duruyordu. Birden abim onları incelemeye başladı. Bize "Bunlar çok güzelmiş bize lazım olabilir" dedi ve paketi iplerinden tutarak aldı ve götürmeye başladı. Ben ve Emine çok telaşlandık.
Ben “Abi ne yapıyorsun” diye heyecanla ve endişe ile sordum. Çok korkmuştum.
"Şimdi birisi görecek seni hırsız sanacaklar" diye bağrışmaya başladık. Bağırmaktan ziyade abim nasıl olurda bir hırsız olabilir endişesi içindeydim.
Biraz gittikten sonra abim merakımızı ve endişemizi giderdi.
Meğerse bu kırlentleri abim bizim ev için yaptırmış. Gelirken mobilyacıdan almış, ama yük olmasın diye Şerafettin’lerin evine çıkarmayıp merdiven altına bırakmış. Dönüşte de almayı düşünmüş. Yani sonuçta kırlentler bizim.
Ama o olayı unutamıyorum. Abim her zamanki akrütlükleden birini yapmıştı.

Ana Sayfa Yönetici Giriş
Sayfa Şablonu:
1...34567...8 « Önceki Sonraki »
Toplam : 151 mesaj
Mesaj Yaz

aSgbookPHP v2.31.150407