Konu: Et Bebek / İsim: Ganime Nuran Duru 22/03/09 15:13 | |||
Günlerden bir gün, Altınözü’ndeyiz… Ali henüz iki –üç, ben ise dört-beş yaşlarındayım… Bizim evde sıkıntılı bir telaş var… Galiba annemiz hasta, neyi var diye düşünüyorduk. Bu arada Güllü nenemiz içeri dışarı girip çıkıyor. Ali ve ben o kasvetli havayı ve neler olup bittiğini bir türlü anlayamadık… İzin verirseniz, kısaca, sevgili Güllü nenemizi biraz anlatayım: Güllü nene, yörede ebelik yapan hatta kardeşlerim Ali ile Nilgün’ün de ebesi olan, siyah çarşafının içinde, çok sevimli, güler yüzlü, sevecen, biz çocuklara çok iyi ve sabırlı davranabilen ,en önemlisi de, bize biri birinden ilginç masallar anlatan, bilmeceler soran, gelmesini dört gözle beklediğimiz, bizler için ebeden çok nenemiz konumunda olan sevgili Güllü nenemiz… . Dolma yapmak için, kocasından pirinç isteyince, adam gitmiş, gidiş o gidiş… Bir daha da evine geri dönmemiş… Çocukları ile yapayalnız kalan Güllü nenemiz, Fatikli İlkokulunda hademe olarak çalışmaya başlamış. Ben de o okula kayıtsız olarak 6 yaşında gidiyordum. Böylece sık sık Güllü nenemi görebiliyordum. Ali, Güllü nenemizin her namaz kılışında, secdeye yattığı zaman, sırtına biner, onunla birlikte yatar kalkardı… Biz büyüklerimizden namaz kılınırken, kılanın selam vermeden bir şey yapamayacağını duymuştuk ya, nasıl olsa kızamaz diye sırta binmek çok eğlenceli oluyordu… Gelelim bizim evdeki o uğursuz güne: Bizi annemizin yanına bırakmıyorlardı,.bir taraftan sular ısıtılıyor, bir taraftan bezler taşınıyordu… Allah’ım içeride neler oluyor ? Bu sıkıntı, bu telaş ne böyle? Öğleye doğru, Güllü nenem, annemin bulunduğu yatak odasından üzüntülü bir yüz ifadesi ile çıktı. ‘’Bebek doğdu, ama ölü !!!’’ dedi… Annem 5 aylık hamileyken Ali’nin de, bir anısında anlattığı gibi; babam bizi Samandağ’ına denize götürdü… Herkes gibi annemde yüzdü ve deniz çok dalgalıydı. Eve geldikten sonra annem hastalanmış, çok yoğun sancılar çekmiş, daha sonra da düşük olayı olmuştu. Herkesin merak içinde mutfağa gittiğini görmüştük. Ali’yi ve beni artık kimse tutamazdı… O heyecan ve merak için mutfağa daldık…Taşın üstüne yere atılmış, minicik, kıpkırmızı, tüm uzuvları belli, hatta minicik pipisi olan bir bebek,!… Öylece, yerde yatıyordu…Nasıl olurdu? Kardeşimiz nasıl atılırdı? Bizler iyice isyanlar, öfkeler içindeydik… Ali ve ben birbirimize sarılarak bağıra bağıra ‘’Et bebeğimiz ölmüş!.. Et bebeğimiz ölmüş!…’’ diye ağlamaya başladık. Tam da bu sırada, birisinin bebeğimizin ayağına bastığını görünce, ağlaşmamız ‘’Et bebeğimizin ayağına bastılar, et bebeğimizin ayağına bastılar!!! ‘’ şeklinde bağrışmaya ve çığlıklar atmaya dönüştü… O sırada, babam da sesimizi duymuş, üzüntüsünden annemin yüzüne bile bakmadan Ali’yi kucağına aldığı gibi öbür odaya gitmişti… | |||